Çocuk Terapisi

ÇOCUKLAR VE RUHSAL SORUNLAR

Çocukluk çağı etkilerini yaşam boyu taşıdığımız bilişsel ,ruhsal gelişimin anahtarı kabul edilen, oldukça önemli bir dönem. Öyle ki yetişkinlikteki pek çok sorunun kökeni çocukluk yaşantılarına dayanıyor ya da çocukluk ile ilişkilendiriliyor. Bu nedenle çocuklarda görülen sorunların erken fark edilip giderilmesi sonraki yaşam sürecindeki daha büyük sorunların da daha başlamadan giderilmesi anlamına geliyor. Her kes için farklı deneyimlerin, farklı edinimlerin, farklı yaşantıların gerçekleştiği ve etkileri yaşam boyu süren çocukluk çağındaki sorunlara kısa kısa göz atalım.

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB)

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) üç alanda sorunlar ile kendini gösterir ve tedavi edilmediğinde akdameik, sosyal, davranışsal alanlarda çocuğun gelecek yaşantısını etkileyen sorunlara yol açar. Aşağıdaki belirtilerden dikkat eksikliği alanında 6 tanesi hareketlilik + dürtüsellik belirtilerinden 6 tanesi pozitif ise yardım almanızda yarar var.

Dikkat Eksikliği:

  • Belirli bir işe ya da oyuna dikkat vermekte zorlanma

  • Dikkatin kolayca dağılması

  • Dikkatsizlikten kaynaklanan hatalar yapma

  • Başlanan işin yarım bırakılması

  • Kendisiyle konuşulurken, dinlemiyormuş gibi görünme

  • Görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorlanma

  • Ev ödevi, ders içi etkinlikleri gibi yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınma

  • Etkinlikler için gereken eşyaları kaybetme

  • Günlük etkinliklerde unutkanlık

Aşırı Hareketlilik:

  • Oturduğu yerde kıpırdanma, ellerin ayakların oynatılması

  • Belirli bir süre bir yerde oturamama, sürekli hareket etme

  • Gereksiz yere sağ sola koşturma, eşyalara tırmanma

  • Sakin bir biçimde oyun oynayamama ya da başka bir işle uğraşma

  • Çok konuşma

  • İmpulsivite/Dürtüsellik:

  • Sorulan soru tamamlanmadan yanıt verme

  • Sırasını beklemekte güçlük çekme

  • Başkalarının sözünü kesme ya da oyunlarında araya girme

  • Sonucunu düşünmeden koşma, itme, çekme

OTİZM

Otizm dünyada sıklığı giderek artan bozukluklardandır. Ortalama yüzde çocuktan birisinde otizm görülür.

  • İsmini söylediğinizde bakmıyorsa,

  • Söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa,

  • Parmağıyla ile istediği şeyi göstermiyorsa,

  • Oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa,

  • Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,

  • Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa,

  • Konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa,

  • Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa

  • Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa,

  • Aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa,

  • Gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa,

  • Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa,

  • Günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa,

Çocukta bu belirtilerin birkaç tanesi bile gözleniyorsa otizm olabileceğini düşünerek bir uzmandan yardım almak gereklidir. Erken tanı ve tedavi pek çok sorunda olduğu gibi otizm için de çok ama çok önemlidir.

ERGENLİK VE OTİZM

Her çocuk için ergenlik dönemi kendi içinde özel bir dönemdir. Otizmli çocuklarda da bu dönemde bazı ek sorunlar görülebilir. Normal koşullarda otizmli bir çocukta ergenlik yaşına gelene kadar pek çok sorun özel eğitim, örgün eğitim, aile eğitimleri ile m büyük ölçüde giderilmiş oluyor. Ancak bazı sorunlar özellik gösterebilir ve farklı seyredebilir.

Otizmli çocuklar da ergenliğe girdikten sonra yaşıtları gibi aileden bağımsızlaşma eğilimine girerler. Aile ile çatışmalar bu çocuklarda daha çok öfke nöbetleri ve saldırgan davranışlar olarak kendini gösterir.

Cinsel gelişim nedeniyle dürtülerde ki artış cinselliği anlamlandırma sorunun nedeniyle davranışsal sorunlar olabilir. Abartılı cinsel davranışlardan, istismara kadar giden sorunlar olabilir. Bu nedenle bu dönemde cinsel eğitim vermek sorunun azalmasına katkı sağlayabilir.

Bu dönemde farkındalığın artması ve sorunların farkında olması nedeniyle kaygı ve depresyon gibi sorunlarda da artış olur.

OKULA UYUM SÜRECİ

Çocuklar için okula başlamak büyük bir adımdır. Güvenli ve rahat olan ev yaşamından bilmediği bir okul yaşamına geçiş yapacaktır. Bu nedenle tüm çocuklar bir miktar huzursuzluk yaşayabilirler. Bu huzursuzlukları en aza indirmek için bazı önlemler işe yarayacaktır.

Çocuğa adım adım okul ile ilgili süreci anlatmak, olumlu ifadelerle okulun amacını anlatmak, yararlarını anlatmak çocuk üzerinde rahatlatıcı etki yaratacaktır.

Okul başlamadan önce çocuk ile birlikte gidip okulu görmek , önceden öğretmen ile tanışmak, sınıfın fiziki koşullarını göstermek ve anlatmak çocuk için başlamadan önce iyi bir hazırlık olacaktır. okul günü anne babadan birisi ya da her ikisi ile gitmek çocuğun kaygısını azaltacaktır.

Öğretmen ve rehberlik servisi ile işbirliği yaparak uyum sürecinin daha kolay atlatılması sağlanabilir.

ÖĞRENME BOZUKLUKLARI

Öğrenme bozukluğu okul öncesinde bazı belirtiler ile kendini gösterse de asıl sorunların ortaya çıkışı ve fark edilmesi çoğu zaman okul döneminde olmaktadır. Zeka düzeyi normal ya da normalin üstünde olmasına karşın çocuğun beklenen başarıyı gösterememesi, eksik yazma, okunaksız yazı karakteri, okumada sorunların olması, basit matematiksel işlemlerde sorunlar yaşama gibi belirtiler ilk anda uyarıcı olmaktadır.

Üç alanda ; okuma, yazma ve matematik alanlarında sorunlar görülür. Sorunlar her üç alanda birden de olabilir. Okumada yaşıtlarından geridir eksik ve yavaş okuma vardır, okuduğunu anlamakta ve anlatmakta zorluk yaşar. Yazısı genelde okunaksızdır yazı iyi bile olsa eksik ve hatalı yazmalar, kelimeleri bölme gibi hatalar olabilir. Basit matematiksel işlemlerde, sayılar ile ilgili işlerde zorluk yaşar. Tüm bunlara ek olarak sakarlıklar kelimeleri tersten söyleme, sırayı karıştırma, sağı solun karıştırma gibi belirtiler eşlik edebilir. Tedavide destek eğitimi oldukça işe yaramaktadır.

Öğrenme güçlüğü ya da özgül öğrenme bozukluğu zekadan bağımsız olarak ortaya çıkan ve kendini akademik güçlüklerle gösteren başka bir değişle okul ile ilişkilendirilen sorunlardandır. Çözümü de yine akademik olarak çocuğu desteklemekle sağlanabilir. Bu konuda özel olarak geliştirilmiş sorunun niteliğine göre şekillendirilen özel eğitim destek yöntemleri oldukça işe yaramaktadır. Bu destekler birebir özel eğitim ile bu konuda özel eğitimde deneyimli bir öğretmen tarafından sistematik biçimde uygulanan yönteme dayanır. Birebir eğitim yöntemlerinin yanı sıra yürütücü işlevleri destekleyen sanatsal aktiviteler, spor gibi destekleyici aktiviteler yarar sağlamaktadır. Eşlik eden dikkat sorunu, duygudurum sorunlar varsa mutlaka çözülmelidir.

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Obsesif-kompulsif bozukluk takıntılar obsesyon (takıntılar) ya da kompülsiyonların (zorlantılar) görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır. Obsesyonlar kişinin istememesine ve saçma bulmasına karşın, kendisini düşünmekten alıkoyamadığı düşüncelerdir. Kompülsüyonlar kişinin, istememesine ve saçma bulmasına karşın, kendisini yapmaktan alıkoyamadığı davranışlar ya da zihinsel uğraşlardır. Obsesif düşünceler, çoğu kişide kaygı ve sıkıntıya neden olurlar. Obsesif düşünceleri olanlar ya bu düşüncelerine aldırmamaya, ya bu düşüncelerini baskılamaya ya da başka bir düşünce ya da eylemle (kompülsiyon) bu düşüncelerini rahatlatmaya çalışırlar. Zorlantılar, takıntılara tepki olarak kişinin belirli kurallara göre yapmaya zorlandığı tekrarlayıcı davranışlar (yıkama, denetleyip durma gibi) ya da zihinsel eylemlerdir (sayı sayma, sözcükleri sessiz bir biçimde yineleme gibi). Obsesyonlar ve kompülsiyonlar, günde en az bir saat olmak üzere, kişinin çok zamanını alırlar. Sıklıkla görülen zorlantılar el yıkama, düzenleyip durma, denetleyip durma, dinsel sözler söyleyip durma, sayı sayma, sözcükleri sessiz bir biçimde yinelemedir. OKB tedavi edilmediğinde çocuğun okul başarısında, sosyal ilişkilerinde ve en önemlisi ruhsal yaşamında önemli kayıplara yol açar, bu nedenle tedavi edilmelidir.

AŞIRI HAREKETLİ HER ÇOCUKTA HİPERAKTİVİTE VAR DEMEK DOĞRU MUDUR?

Çocuklar doğası gereği hareketlidirler. Özellikle oyun çağı çocukları hareketlidir; kız çocuklara göre erkek çocuklar daha hareketlidirler. Hiperaktivite tanısı koyarken en önemli kriter hareketliliğin çocuğun hayatında yarattığı zorluklardır ve sıklıkla hiperaktivite çocukların hayatında olumsuzluklara neden olur. Hareketli bir çocuk normal koşullarda oynarken gezerken hareketli olsa bile yeri ve zamanı gelince oturabilme sabrını gösterebilmektedir. Örneğin sınıfta oturabilmekte ve ders dinleyebilmektedir. Hiperaktif çocuklar ise oturması beklenen yerlerde oturamazlar. Daha hareketlidirler motor takılmış gibi sıklıkla durmadan hareket ederler daha ataktırlar sıra bekleyemezler, aceleci ve daha sabırsızdırlar, genellikle çok konuşma eğilimdendirler. Zaman zaman ağaçlara, kapılara, sıralara, yüksek yerlere tırmanma eğilimi gösterebilirler. Bu davranışlar da arkadaş iletişiminde ve sosyal iletişimde sorunlar yaratabilmekte, okul başarısını düşürebilmekte, acelecilikleri ve dürtüsellikleri nedeniyle daha sık kazalara maruz kalmaktadırlar. Özetle hareketlilikliğin sorun olup almadığını tanımlarken yaşamda yarattığı kayıplara bakıyoruz ve kayıp yaratıyorsa bozukluk olarak tanımlıyoruz.

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) İLE BESLENMENİN İLİŞKİSİ VAR MI?

Beslenme temel olarak vücut bütünlüğün etki ettiği için sadece DEHB değil tüm ruhsal hastalıklar ile ilgili süreçlerde önemli bir belirleyicidir. DEHB de temel mekanizma dopamin ve noradrenalin isimli iki nörohormonun düzenlenmesindeki sorun ile ortaya çıkar. Bu iki hormonun yapımına baktığımızda tirozin isimli aminoasitten sentezlenir. Tirozini besinlerle alıyoruz. Tirozinin bu nörohormonlara dönüşüm aşamalarında belirli mineral ve vitaminlere düzenleyici olarak mutlak bir biçimde ihtiyaç duyarız. Bunlar B12 , D-vitamini, folik asit , demir, magnezyum ,b6 vitamini. Bu vitaminleri ya besinlerle alırız yada bağırsakta mikrobiyota tarafından sentezlenirler. Dolayısıyla dengeli ve sağlıklı beslenemyen kişilerde vitamin ve mineral eksiklikleri nedeniyle bu döngü bozulacağından DEHB açısından risk ortaya çıkar. Ayrıca bağırsakta oluşan bazı kötü bileşikler bazı gazlar beyni doğrudan etkiler ör: propiyonik asit , asetaldehit gibi bileşiklerin yükselmesi bir dizi reaksiyon ile nöro gelişimsel sorunlara yol açabilir.

SAĞLIKLI BESLENME NASIL OLMALIDIR?

Sağlıklı beslenme sağlıklı olmanın da anahtarıdır. Hipokratın  yaklaşık 2500 yıl önce söylediği sözü şimdilerde sıkça söyler olduk “her şey bağırsakta başlar bağırsak hasta ise vücudun kalanı da hastadır”. Sağlıklı beslenmede ana mantık işlenmiş, katkı ve koruyucu içeren, ısıl işlem görmüş, doğal yolarla yapılmayan tüm gıdaların besin zincirinden çıkarılmasıdır. işlenmiş şekerler(doğal olmayan fabrikasyon şekerler) den uzak durulmalıdır. İşlenmiş gıdalarda kullanılan koruyucu ve katkı maddeleri hem doğrudan kendilerinin yarattığı etkiyle hem de florayı bozarak sağlığı önemli ölçüde etkilemktedir. Şekerler hem vücuda yaptığı değişiklikler nedeniyle hem de bazı olumsuz metabolizma ürünleri nedeni ile sağlığı olumsuz etkilemektedir. Şeker yiyen çocukların hareketliliğindeki artışı pek çok anne baba gözlemiştir. GDO lu tahıl ürünleri, soya, mısır gibi ürünler de tüketilmelidir. Açıkta bıraktığınızda sineklerin böceklerin bakterilerin tüketmediği gıdaları çocuğunuza neden verdiğinizi kendinize sorun lütfen. Sağlıklı olmak bilinçli seçimlerle mümkündür. Sağlıklı günler dilerim.

KEKEMELİK

Çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında bozulma söz konusudur, seslerin ve hecelerin sık uzatılması ve tekrar edilmesi olabilir. Hece ve kelimeleri söylerken duraklama olabilir. Bazen söyleyemediği kelimeyi konuşmamak için kişi başka kelimeler kullanmaya çalışabilir, dolaylı ve uzun yolsan anlatmayı seçebilir. Ör : Kelime yinelemeleri olabileceği gibi hece yinelemelerinde olabilir. Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır ve geçici kekemelik olarak tanımlanır. Kekemeliğin %90 geçici olmakla beraber %10 kadarı kalıcı olabilir .

Israr eden kekemeliklerde gerekli müdahalenin yapılması gerekir. Bazı durumlarda kekemelik dalgalanmalar şeklinde değişik dönemlerde görülebilir. Ailenin çocuğun kekemeliğine dikkat çekmemesi gerekir. Çocuk kekelemeye başladığında sanki normal konuşuyormuş gibi davranmak önemli bir noktadır. Eğer dikkat konuşma sorununa çekilirse, uyarılırsa çocuğun anksiyetesi daha da artar, bu da konuşmanın daha da bozulmasına neden olur. Kekemelik uzun sürüyorsa bir uzmandan yardım alınmalıdır.

TİK BOZUKLUKLARI

Tik birden ortaya çıkan ,hızlı , yineleyici bir motor hareket ya da ses çıkarma şeklinde olabilir. Tik stres ile alevlenebilir , kaygı ile artar. Uykuda veya oyalayıcı etkinlikler sırasında azalır. Tik durumu olan çocuklar sosyal ve aile çevrelerinde ciddi sıkıntılara maruz kalabilirler. Bu nedenle kaygının daha da artması nedeni ile tikler çocukta giderek artabilir. Yapılan bazı çalışmalarda çok aşırı kontrolcü , çocuğunun her hareketine müdahalede bulunan , çok titiz davranan annelerin çocuklarında daha sık görüldüğü gösterilmiştir.

Hareket tiklerinin başlama yaşı 2-18 yaş arasıdır. Ergenliğin ilk dönemi tiklerin en yoğun olduğu dönemdir. Ardından basamaklı bir iyileşme gösterir. Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti değişebilir. Uykuda kaybolur. Stresle artar. Bir aydan önce geçerse “geçici tik” , bir seneden fazla sürerse “kronik tik” denmektedir

ÇOCUKLARDA DEPRESYON

Günümüzde halen çocuklarda da depresyon mu olur şeklinde sorular almaktayız. Çocuklarda görülen depresyonlar erişkinlerden değişik farklılıklar gösterir. Çocukların depresyonlarını tespit etmek kolay olmayabilir. Çocuklardaki depresyonun görünümü aşırı sinirlilik , içe çekilme , üzgün bakış , daha öncesinden zevk aldığı uğraşlardan zevk alamama ,gün içerisinde ara sıra ağlama , aşırı hareketlilik , okul başarısındaki düşüş, uyku ve iştah problemleri , kendine güvensizlik , olayları olumsuz değerlendirme , olaylar karşısında kendini suçlama , ara sıra ölüm düşünceleri, içe çekilme , arkadaş ve sosyal çevresinde uyum güçlükleri , okul ve ailede bazı problemler şeklinde görülebilir. Tedavi edilmezse ağır kayıplara yol açabileceğinden mutlaka yardım alınmalıdır.

ÇOCUKLARDA UYKU BOZUKLUKLARI

  • Gece Kabusları: Gece kabusları genelde uykunun ikinci yarısında meydana gelir . Çocuk etkisinde kaldığı bir olayı veya kaygılarını rüyasında yaşayabilir. Gece kabuslarında çocuk genelde ağlayarak uyanır ve sakinleştirildikten sonra tekrar uykuya dalabilir. Ertesi gün ise gece olan olayı hatırlar, kabusu size anlatabilir.

  • Gece Terörü (uyku terörü) : Gece teröründe çocuk genelde gecenin ilk yarısında veya ilk üçte birlik kısmında , yarı uyanık bir halde dolaşma , ağlama , konuşma olabilir . Çocuk kendinde değildir. Sabah olup bitenleri hatırlamaz ve uyandırılmaya çalışıldığında kolaylıkla uyanmaz . Üç beş dakikadan sonra tekrar uykuya dalar. O sırada herhangi bir şekilde kendini bir yere çarparak veya yataktan düşerek yaralanma olabilir.

  • Uyurgezerlik : Uyurgezer çocuklar genelde gecenin ilk yarısında kalkıp gezerler , sabah olup biteni hatırlamazlar .

Özellikle gece terörü ve uyurgezerlikte kapı ve pencereler kapalı olmalı

Uyku bozukluğu şiddetli boyutta ise ilaç kullanımı uygun olabilir.

Çocuğun kaygılarına yönelik psikoterapi yapılabilir.

ERGENLİK

Ergenlik çocukluk ile erişkinlik arasında geçiş dönemi olarak tanımlansa da hayatın en önemli ve zor dönemlerinden birisidir. Bu dönem ergenin kimlik edinme sürecidir ben kimim, nasıl biriyim güzel ya da yakışıklı mıyım, seviliyor muyum ileride ne olmak istiyorum gibi pek çok soru bu dönemde ergenin zihninde belirir. Kendi yolunu çizerken anne baba ve otorite ile çatışma içine girebilir zaman zaman yalnızlığı seçebilir. bu dönemde ilgisi farkı alanlara kayabilir. Dikkati bedenine yönelir ve beden özellikleri ile fazlaca uğraşmaya başlar saçım çirkin mi burnum uzun mu gibi sorular sorarak onay almaya çalışır. ayna karşısında daha fazla zaman geçirir. Bu dönemde ergenin iç dünyasını anlamak destekleyici olmak çatışmaya girememek, her durumda nasihat veren ebeveyn olmamak ,müdahaleci olamamak, iyi iletişim kurmak gibi küçük davranışlar ergenlik döneminin daha rahat atlatılmasını sağlar..

KAYGI BOZUKLUKLARI

  • Kaygı normal koşullarda tehlikeden koruyan bir özelik olmakla birlikte aşırılaştığında kişinin zihinsel akışını olumsuz etkilemeye başlar ve sorunlara yol açar.

  • Kendini sürekli tedirgin ve endişeli hissetmek,

  • Sebepsiz yere korku ve panik yaşamak

  • Tehdit altında olduğunu düşünmek

  • Kalp atışlarının aniden hızlanması

  • Ellerin titremesi, göz bebeklerinin büyümesi

  • Aklını yitirme hissi

  • Her zaman en kötü olasılığı düşünme

  • Kişinin dış dünyadan kendini soyutlaması, kendini o dünyaya ait hissetmemesi

  • Aşırı sinirlilik

  • Uykusuzluk, terleme

  • Çok kolay yorulma, nefes almada güçlük çekme, sürekli baş ağrıları

  • Ölüm korkusu

Yukarıdaki belirtilerden birkaçı mevcut ise yardım almakta yarar var. Çükü tedavi edilmeyen kaygı bozuklukları günlük yaşam aktivitelerinde önemli bozulmalara yol açar. Ör: sınav kaygısı varsa sınav başarısı önemli ölçüde etkilenir. Ya da ayrılık kaygısı varsa anneden ebeveynlerden ayrılmakta zorluk yaşar okula gidemez .

SINAV KAYGISI

  • Kaygı Nedir?

  • Kaygı herhangi bir stresli durum karşısında yaşanan doğal bir duygudur ve yaşamın doğal bir parçasıdır.

  • Hiç kaygı yaşamamak mı gerekir?

  • Mutlaka bir miktar kaygıya ihtiyaç vardır. Kaygı olağan sınırlar içinde ise uyumu sağlayan bir süreçtir. Bu nedenle kaygıyı tümüyle ortadan kaldırmak yerine, kaygıyla ilgili süreci yöneterek, yaşanılan kaygıyı belli bir düzeyde tutarak kişinin kendi yararına kullanması gerekir.

  • Örneğin sınavlarla ve başarmakla ilgili her insanın bir miktar kaygısı olabilir. Bu hafif ve normal düzeydeki kaygı kişiyi çalışmaya ve başarı ile ilgili hedefine ulaşması için programlı olmaya zorlar.  Ancak yaşanan kaygı çok yoğun ise, kişinin, enerjisini verimli bir biçimde kullanması, Dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi engellenir. Kişi potansiyelini tümüyle kullanamaz ve istenen performansa erişemez.

  • Kaygımız yükseldiği anda bedenimiz bazı sinyaller gönderir: Kalp atışlarında hızlanma, terleme ya da üşüme, yorgunluk, solunumda güçlük, titreme, mide ağrısı, baş ağrısı, dikkat sorunları, konstantrasyon güçlüğü.

Duygularınız, düşünceleriniz ve bedeniniz arasında sizi bile şaşırtacak bir etkileşim vardır. Bu etkileşim, mutluluğunuza, başarınıza ve sağlığınıza zarar veren etkili bir çatışmaya da dönüşebilir; kulağınıza çok hoş gelen bir senfoniye de... Bu sizin elinizde!

Bunlar da İlginizi Çekebilir

psikodrama
Psikodrama

Rollerimiz, kimliklerimiz, yaşantılarımız... Yeniden sahneleyerek çözüm arıyoruz.…

Devamını Oku
butuncul-yaklasim
Bütüncül Yaklaşım

Sorunları anlamaya çalışırken fizyolojik, psikolojik ve sosyal boyutların tümünün dik…

Devamını Oku
neurofeedback
Neurofeedback

İçerik Güncelleniyor...…

Devamını Oku